Header Ads

Satılsın milli ve yerli havaalanı

İsmet Hazardağlı • #Borç, #Havaalanı


Sözün özü şu: biz yapıyoruz, biz borçlanıyoruz, vatandaş olarak yıllarca sürecek bilmediğimiz borçları üstleniyoruz. işin kaymağını yabancılar yiyor.





İşte en son zar zor açılan, bir sürü eksiğine rağmen işletmeye alınan hatta “erken bitirdik” diye övgüler düzülen İstanbul Havaalanı. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi Köprüleri,





Bu üç önemli yatırımı bizim firmalar yaptı hem de büyük dış borçlarla. Yolcu, geçiş garantisi verildi, şimdi işletmeciliği yabancılara satılıyor. Ticarettir, bir işletmedeki payınızı satabilirsiniz denilebilir ama sonra ortaya çıkıp “işte yerli ve milli havaalanımız, köprülerimiz” denilmemeli, anlamsız kalıyor.





Ayrıca daha açılışı, işletmesi altı ayı doldurmadan bu yatırımlardaki payını satmayı planlayan firmalara “neden” diye sormalı ya da satacaktıysanız neden bu işler girdiniz? Yani 20-25 yıl işletme, günlük eksik kalan gelire Hazine garantisi varken neden Çinli, İtalyan, Fransız firmalarla pazarlıklara oturuluyor?





Diğer bir soru: Bu işleri gerçekleştirenler son 17 yılda birçok benzeri projeyi üstlenip kat be kat büyüdüler. Üstlendikleri en küçük işler üç beş milyar dolardan başlıyordu. Ne oldu da şimdi birer ikişer bu yatırım ortaklıklarını devrediyorlar? Buna Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere yönetim ne diyor acaba?





Yoksa ana neden her yıl düzenli olarak devlete yapılacak ödemelerin kur dalgalanmaları sonucu hesaplanamayacak boyutlarda zarara dönüşmesi mi?





Örneğim İstanbul Havaalanı projesini üstlenen IGA adlı konsorsiyum 25 yıl boyunca devlete 22.1 milyar avro yani her yıl ortalama 884 milyon, (günlük 20 bin avro üzerinde gelir sağlaması lazım) kira ödemek zorunda. Buna proje için alınan krediler dahil değil. Yayılan haberlere göre, IGA işletmedeki payı 11 milyar avroya satmak için yatırımcı arıyormuş.
Tekrarlayalım, işin ticari, kar zarar, gelir gider, kredi borçları, küreselleşme, yabancı sermaye vesaire boyutları firmaların bileceği iş, bizi ilgilendirmez ama işin “milli, yerli, vatan, millet, Sakarya” gibi laflarla vatandaşa satılmasına, siyasi prime dönüştürülmesine ne diyeceğiz? İşin rahatsızlık veren boyutu bu.





OTELLER DE YABANCILARDA





Başka bir gerçeğe bakalım. Akdeniz ve Ege sahillerindeki çok sayıdaki son derece lüks mimariyle binlerce ağaç kesilerek açılan alanlara kurulan otellerin, tatil köylerinin işletmeleri de yabancıları elinde.





Bu tesisler 1985’lı yıllardan başlayarak özellikle müteahhitlikten turizm sektörüne atlamak isteyen firmalarımız tarafından yapıldı. Ancak iş tesislerin işletmesine ve pazarlanmasına gelince bu firmalar zora girmeye başladılar.
Aldıkları Hazine arazilerine 49 yıllığına tahsis belgelerini ellerinde tutarak tesislerini yabancılara hem de zincirleme devrettiler, kiraladılar, sattılar. İlanlara bakın otellerin ve tatil köylerinin isimleri hep yabancı, Türkçe olanlar da marka değeri kazanmış olanlar.





Adamlar bizim en güzel sahillerimizden çuvalla para kazanıyorlar. Kendi müşterilerini yine kendi kurdukları acentelerle getirip götürüyorlar, kapılarını yerli turiste kapatıyorlar, sonra “efendim bu yıl 40 milyon turist gelecek 50 milyar para bırakacaklar” diye sevinmemizi bekliyorlar.





Sağlam bir veri olmadığı için bilemiyoruz ama acaba bu turizm işlerinden bize Hazinemize kaç dolar net giriş oluyor?




http://bit.ly/2JDURNh • İsmet Hazardağlı • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok