Header Ads

Hukuksuz ülkede hukuk ödülü buruk tad bıraktı!

Bülent Kuşoğlu •


Toplumsal Etik Derneği 2004’te
kurulmuş, Başkan Ahmet Akgün büyük fedakarlıklarla, kimseden
maddi katkı almadan çok önemli bir misyonu yerine getirmeye
çalışıyor. Toplum değerlerinin, en başta da ahlaki ve etik
değerlerimizin yittiği bir dönemde toplumsal değerlerin kent
yaşamımızda yeniden oluşmasına katkı vermeye çalışıyor.





Geçen hafta sonu Cumartesi günü
Toplumsal Etik Derneği bana “Anayasa ve Yasalara Saygı”
ödülü verdi. Çok mutlu oldum, onur duydum fakat çok da düşündüm.
Düşüncelerimin bir kısmını ödül töreninde yaptığım
konuşmada da ifade ettim.





Anayasa ve yasalara, yani hukuka
hepimiz saygılı olmak zorundayız. Özellikle siyasetçiler ve
devlet gücünü elinde tutan yargı ve bürokrasi ama en başta da
iktidardaki siyasetçiler daha fazla saygı duymak zorundalar.
Yasalara ve daha önemlisi hukuka iktidarın saygı duymadığını
gayet iyi biliyoruz. YSK İstanbul Kararı bunun en kötü örneği
oldu maalesef. Hukuka toplum olarak da saygılı olduğumuzu pek
söyleyemeyiz. Ne yasalara saygılıyız ne de toplumsal
değerlerimize. Ortak değerlerimizi de hızla yok ediyoruz.





Şu anda en önemli sorunlarımızdan
biri anayasa ve yasalarımıza saygılı olmamamız. Ekonomimizi
düzeltmemiz içinde yasalara saygılı olmamız gerekiyor, çok
ihtiyacımız olan toplumsal barışı sağlamamız için de yasalara
saygılı olmamız gerekiyor. Sonuçta adalet hepimize lazım.





Ben bu vesile ile adaletin önemini
anlatan bir kompozisyon yazmak yerine konuşulmayan bir somut sorunu
gündeme taşımak istiyorum.





TBMM artık kendi inisiyatifi ile
yasa yapma gücünü kaybetmiş durumda.





Biliyorsunuz 2017 Anayasa referandumu
öncesi Anayasamıza göre TBMM’de kanunlar 2 yöntemle
yapılıyordu. 1-Hükumet tasarısı 2-Teklif. Tasarılar bakanlar
kurulunun topluca imzalayıp TBMM’ne sevk ettiği kanun
teklifleriydi, teklif ise milletvekillerince verilirdi. Kanunların
büyük bir çoğunluğu tasarıların yasalaştırılması ile
yapılırdı çünkü yasa ihtiyacını tespit eden yer yürütme
idi. Ancak Yürütme erkinin ihtiyaç duyduğu kanuna karar verip son
şeklini veren yer de TBMM idi. Yani kanun TBMM’ye aitti.





2017 Anayasa referandumu sonrası
Anayasa’mıza göre tek bir yasa yapma şekli var. Teklif. Sadece
milletvekili teklifte bulunabilir, yürütme erkinden yasa tasarısı
gelmesi ise kaldırılmış durumdadır. Gerekçesi ise güçler
ayrılığı ilkesinin en katı şekilde uygulanacağıydı. Bakanlar
TBMM’ye dahi gelemeyecekti.





Ancak, uygulama söylendiği gibi
olmadı. Şimdi sadece bakanlıklardan gelen kanun teklifleri bir
veya birkaç iktidar milletvekilince imzalanıyor ve yasalaşıyor.

Yeni dönemde tüm yasalar bu şekilde çıktı. Yani hepsi muvazaalı
yasalar. Şimdi TBMM’nin gündeminde olan torba kanun da, Askerlik
kanunu da aynı şekilde gerçekte muvazaalı düzenlemeler. Şimdiye
kadar Anayasa’da öngörüldüğü şekilde tek bir yasa çıkmadı.





Sorun TBMM’den çıkan yasaların
bakanlardan gelmiş olmasında değil sorun Anayasa’da bakanlardan
yasa taslağı gelme yönteminin durup dururken kaldırılması ve
eskinin devam ettirilip muvazaa yasalar çıkması.





Ayrıca bu şekilde yasa yapmada bir
sorun daha ortaya çıktı; eski usulde yasaları yaparken yasa ile
ilgili kamu kurumlarını ve bakanlıkları denetlerdik. Kurumları
yasa vesilesi ile masaya yatırır, sorgulardık. Artık yasayı
bakanlar savunmadığı için bu denetim boyutu da eksik kalıyor.
Yasa çalışmasında bakanlıklardan gelmiş teklife sadece imza
atmış milletvekiline kamu kurumunun hesabını sormanın da bir
anlamı yok.





Konu içtüzükle düzeltilmeye
çalışıldı ama sorun düzeltilemedi. Saçmalık devam ediyor.





Neden bakanlar TBMM’ye gelmesin,
hesap vermesin?





Neden kanun ihtiyacını en iyi bilmesi
gereken yer olan bakanlıklar yasa teklifi getirmesin?





Gerçekten hemen her şeyimiz bu
dönemde alt-üst edildi. Yasama mekanizmamızda daha
iyileştirileceğine berbat edildi.





Sonuçta demek istediğim Yasama
organının kendi inisiyatifi ile kanun yapamadığı bir ülkede
“Anayasa ve Kanunlara saygı ödülü” aldım. Layık görenlere
çok teşekkür ediyorum ama gerçekten buruk bir tat bıraktı.





Değerli gazeteci-yazar Sebahattin
Önkibar’a saldırı başta iktidar kanadından olmak üzere çok
büyük tepki almalı. Daha önceki 2 saldırı, Kılıçdaroğlu’na
linç girişimi ve Yavuz Selim Demirağ’a sopalı saldırı
sanıkları tespit edilip yakalandıkları halde bir gün bile ceza
almayıp serbest bırakıldıkları için Önkibar’a saldırı
yapmaya cesaret edenler oldu. Saldıranlar kadar suçlu kim sizce?





Anayasa ve yasalara saygısı
olmayanlar kimler sizce?





Değerlerini yitiren bir toplum
olduk…




http://bit.ly/2JJb5Vl • Bülent Kuşoğlu • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok