Header Ads

Arabuluculuk kültürümüzde hep vardı

Mehmet Akgün • #Arabuluculuk


Adalet Bakanı Gül, arabuluculuk gibi sistemlerin zaten kendi kültürümüzde hep olduğunu vurgularken, “Yıllarca uyguladığımız sistem çağdaş hukuk sistemi üzerinden revize ediliyor bizde sanki yeniden bulmuşuz gibi davranıyoruz. Bu uygulamalar esasen kendi köklerimizde olan uygulamalardır” ifadelerinde bulundu.





Arabuluculuk sistemi hükümetin yeni düzenlemeleriyle
birlikte hukuk sistemimizde anlaşmazlıklar üzerinde uygulanmaya başlandı.
Sorunların hızlı çözümü, zaman ve ekonomi açısından büyük katkı sağlayacak
sistem hükümet ve TOBB tarafından da destekleniyor.





TOBB Konferans Salonu’nda düzenlenen “Ticari
Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Sempozyumu”nda bir araya gelen TOBB Başkanı Rıfat
Hisarcıklıoğlu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül arabuluculukla ilgili önemli
açıklamalarda bulundu.





‘HUKUK
SİSTEMİ DEVLETİN DİREĞİDİR’





Hukuk sistemi sadece devletin değil ekonominin de direğidir
diyen Rıfat Hisarcıklıoğlu, “ Bu nedenle reel sektör olarak sizlerle bir araya
gelmeye, istişare etmeye hep büyük önem verdik. Vermeye de devam ediyoruz.
Yaptığımız bu istişarelerle iş dünyasının önünü açan birçok düzenlemenin de
hayata geçtiğine şahit olduk. İşte bugün burada hem sizlerle bir araya gelmek
hem de sizin fikirlerinizi ilk elden öğrenmek bizim için çok önemli.





Adalet Bakanlığımızın destekleriyle takim ve arabuluculuk
gibi iş dünyasının uzun zamandır beklediği adaletin zamanında ve doğru tecelli
etmesini sağlayacak yeni yöntemler ülkemizde de uygulanmaya başlandı.
Türkiye’de ilk kez 2018’de işçi ve işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk
zorunlu kılındı. Böylece hem yargı üzerindeki yük hafifledi hem de adalete
ulaşmada hız sağlandı. Eskiden bir iş davası 2-3 yıl sürebiliyordu ve hep
aleyhimize sonuçlanıyordu. Temyiz ile nusret daha da uzuyordu. Arabuluculukta
2-3 günde sonuç alabiliyoruz. İnsanlar hem zamandan hem de maddi anlamda
yıpratıcı uzun süreçten kurtulmuş oluyor.





Arabuluculuk aynı zamanda kazan-kazan yöntemi. Taraflar
sonunda helalleşerek ayrılıyorlar. Böylece arabuluculuk toplumsal barışa da
katkı sağlamaktadır. Ayrıca arabuluculukta gizlilik ilkesi daha etkili.
Duruşmalarda ticari sırlar ortaya çıkabiliyor ama arabuluculuk sisteminde
bilgiler gizli kalıyor. Sonuç olarak baktığımızda arabuluculuk sistemi işçi
–işveren arasında çıkan anlaşmazlıklarda uygulanan zorunlu arabuluculuk
sistemiyle tarafların yüzde 70’i anlaşabilmişler. Bunu geçenlerde sayın Adalet
Bakanımızda açıkladı. Yani yüzde 70’i arabulucunun önünde helalleşmişler. Yargı
sonucu olduğu zaman kimse kimseye hakkını helal etmiyordu. Şimdi en azından
yüzde 70’i helal ediyor. Bunlar çok güzel gelişmeler” dedi.





‘81
İLDE ARABULUCULUK MERKEZLERİ AÇIYORUZ’





Sözlerine devam eden Hisarcıklıoğlu, “Değerli misafirler
bugün de 2019 başı itibariyle ticari anlaşmazlıklarda zorunlu hale gelen
arabuluculuk sisteminin tanıtımı için buradayız. Zaten bizde bu tür alternatif
çözüm yöntemlerini ülkemiz genelinde ve iş dünyasında yaygınlaştırılmasına
gayret ediyoruz. TOBB olarak bütün işverenlere önce bu yöntemleri kullanarak
sorunlarınızı çözmeye çalışın diyoruz. Bu kapsamda 81 ildeki odalarımıza tahkim
ve arabuluculuk merkezlerini açmaya başladık. Öte yandan bu yöntemi daha etkin hale
getirebilir ve yaygınlaştırılmasını sağlayabiliriz diye umut ediyorum. ,





Bunun için somut bir önerim var. Hiçbir ön yargı olmadan
şunu ifade etmek istiyorum. Öncelikle ticari anlaşmazlıklara arabulucuların
hukukçu olma şartını kaldıralım. Sayın Bakanım sizde bir hukukçusunuz bunu
biliyorum ama bu arabuluculuk sistemini aslında 500 yıldır uyguluyoruz. O kadar
doğru ki. İki tarafta da tacir olan bir uyuşmazlıklarda tacir ve
sanayicilerimiz ve iktisat finans gibi alanlarda uzmanlaşmış kişilerde
arabulucu olabilsin. Böylece ticari arabuluculuk konusunda kurumsal olarak daha
aktif rol alabilsinler. Bu hem geleceğimiz hem de aslında bizim geleneğimiz.
Ahilik geleneğimizin temelinde ticari uyuşmazlıkların ahiler tarafından
çözülmesi vardır. Bu daha dünyada kullanılmazken bizlerin kullandığı bir
yöntemdi. Sonradan Batı gelişince biz Batıdan ithal ediyoruz. Aslımıza
döndüğümüzün en somut göstergesi. İki tarafın tacir olan uyuşmazlığın TOBB
altında oda ve borsalarımızla birlikte kurabileceğimiz bir sistem ile
çözebiliriz diye düşünüyorum. Sizin desteklerinizle bunu hayata geçirebilirsek
eminim çok daha başarılı bir sistem ortaya koyabiliriz. Bu yeni arabuluculuk
sistemini başarılı bir şekilde hayata geçirildikten sonrada arabuluculuk
sisteminde çözemediğimiz sorunları 1. Derece mahkemeler yerine tahkime
yönlendirebileceğimiz bir mekanizma kurabiliriz.





Böylelikle anlaşmazlıkları daha kısa sürede çözülmesini
mümkün kılarız. Yargımızın üzerindeki dosya yükünü de bir nebze hafifletmiş
oluruz. TOBB olarak buna yönelik alt yapıyı kurma konusunda elimizi taşın
altına koyuyoruz. Kendi bünyemizde yıllar önce Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Tahkimini kurduk. İstanbul tahkim merkezinin kurulmasıyla inşallah
İstanbul tüm bu coğrafyanın tahkim merkezi haline gelecek ki bunda da Sayın
Bakanımızın katkısı var. 81 ildeki odalarımızda tahkim merkezi açıyoruz. Sağ
olsun Eski Bakanımız Cemil Çiçek’in de teşvikiyle beraber TOBB bünyesinde de
yakın zamanda hayata geçireceğimiz arabuluculuk merkezini de iş dünyasının
hizmetine sunacağız. Eğer bize rol verilirse ticari uyuşmazlıklarda daha da kapsamlı
alt yapı kurmaya hazırız” ifadelerinde bulundu.





‘ADALET
GÜÇLÜ OLURSA EKONOMİDE GÜÇLENİR’





Bir ülkede hukukun güçlü olması durumunda ekonominin de
düzeleceğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “İş dünyası olarak biz şuna inanıyoruz.
Hukuk güçlü olursa insanlar birbirlerine, kurumlara ve sisteme olan bağlılığı
ve güveni artar. Adalet bir ülkede güçlüyse o ülkenin ekonomisi de güçlü olur.
Esasında bizim geleneklerimizde ve inançlarımızda adaletin yeri çok önemli.
Adalet mülkün temeli olduğuna inan bir milletiz. Adalet kutup yıldızı gibidir.
O yerinde durur her şey onun etrafında döner. Bu nedenle hukuk sistemimizi daha
sağlıklı hale getirirsek ekonomimizde o kadar güçlü olacaktır. Türk özel
sektörü olarak yargı sistemini güçlendirecek ve kapasitesini arttıracak her
düzenlemeyi destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz. Bu yeni sistemleri
devreye soktuğu için Sayın Bakanımıza bir kez teşekkür etmek istiyorum” dedi.





TÜRK
HUKUK SİSTEMİNDE YENİ UYGULAMA 





Hisarcıklıoğlu’ndan sonra söz alan Adalet Bakanı Abdülhamit
Gül konukları selamladıktan sonra konuşmasına başladı. Gül, “ Öncelikle
sempozyumun hayırlı olmasını diliyorum. Biliyorsunuz 1 Ocak itibariyle Türk
hukuk sisteminde yeni bir uygulama başladı. Daha önce başarıyla uygulanan işçi,
işveren arasındaki uyuşmazlıkların arabuluculukla sonuçlandırılması uygulaması
artık ticari uyuşmazlıkların çözümü içinde bir yol haline getirildi.





İş hukuku uyuşmazlıklarının çözümü noktasında uygulamalara
baktığımızda çok başarılı sonuçların ortaya çıktığını büyük bir memnuniyetle
gördük ve buradan da aldığımız cesaretle uygulamanın genişletilmesi hususunda
bir adım atıldı.





Özellikle bugün bu sempozyumda bu fırsatları, hedefleri,
atmamız gereken adımları hep birlikte değerlendireceğiz. Bu sempozyuma ve
sisteme katkılarından dolayı başta TOBB Başkanım olmak üzere tüm oda
başkanlarımıza, çok değerli iş dünyamıza şükranlarımı sunuyorum” ifadelerinde
bulundu.





HER
İKİ TARAFINDA KAZANDIĞI BİR SİSTEM





Arabuluculuk uyuşmazlığı derinleştirmeden çözmenin bir
yoludur ifadesinde bulunan Gül, “Bir tarafın kazandığı, diğer tarafın
kaybettiği klasik dava yönteminin dışında her iki tarafında kazandığı bir
sistemin adıdır. Arabuluculuk daha az masrafla sonuçlandırmak demektir,
barışçıl çözüm demektir, arabuluculuk adaleti en kısa sürede tesis etmek
demektir. Toplumun sorunu çözme kapasitesini geliştiren bu tür alternatif
yöntemler gittikçe artan bir ilgi görmektedir. Esasen bu uygulamalar toplumsal
hayatımızda, iş hayatımızda varlar.





Tarihsel hafızamızı yokladığımızda, Kur’an-ı Kerim’e
baktığımızda, peygamberimizin bu konudaki öğretileri, tavsiyeleri hep ara
bulma, barıştırma üzerinedir. Yine adaletin timsali olan Hz. Ömer’in Kufe
hakimine söylediği bir söz var arabuluculuk için çok önemli bir sözdür bunu
paylaşmak isterim. Kufe hakimine diyorki: “İhtilaf olanları arabuluculuk
yapmaya yönlendirin, mahkemelerde husumetler bitmez” diyor. Bundan bin yıl önce
mahkemelerde husumet bitmez diyor ve bir ismi hakime tavsiye ediyor ve
tarafları uzlaştırın diyor.





Kınalızade Ali Efendi yine yıllar önce bu konuda
muhabbetin, sulhün önemine vurgu yapar ve hukuk sisteminde bu önemli kavramı
hep hatırlatır. Bu bir ahilik geleneğidir. Kültürel irfandan, tarihsel
hafızamızdan baktığımızda hala birçok meselenin ahilik geleneği, ahilik hukuku
çerçevesinde çözüldüğünü büyük bir memnuniyetle görüyorum. Yıllarca
uyguladığımız sistem çağdaş hukuk sistemi üzerinden revize ediliyor bizde sanki
yeniden bulmuşuz gibi davranıyoruz. Esasen kendi köklerimizde olan
uygulamalardır.





Burada alternatif sözü sizi yanıltmasın adaletin
alternatifi yoktur. Alternatif sıfatı ile mevcut kurumsal mekanizmaları
tamamlayan bir yöntemden bahsediyoruz. İhtilafların çözümünde mahkemeler
olmazsa olmazdır. Bir ihtilaf çıktığında yine son sözü söyleyecek mahkemelerdir.
Klasik dava hak arama yolları elbette gerekli ama yeterli değil. Artık sosyal
ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak ihtilafların çeşitlendiği sayısal olarak
arttığı bir çağda çözümü genişletmek, adalete giden yolu artırmak çok büyük bir
önem taşımaktadır. Üstelik bir ihtilafın mahkemeye taşınmadan hızlı adil
çözümündeki sosyal yara mahkemelerimizin iş yükünü hafifletmekten çok daha
büyük, çok daha değerlidir” dedi.





‘EKONOMİNİN
BELİRSİZLİĞE TAHAMMÜLÜ YOKTUR’





Bir kahvenin kırk yıl hatırını gözeten kültürde ihtilafları
dostane bir zeminde hal yoluna koymanın önemine dikkat çekiyoruz diyerek
arabuluculuğun dostane yanına dikkat çekerken sözlerini şöyle sürdürdü, “Bu
yaklaşım pratik düşünen, hızlı ve çözüm odaklı hareket eden iş dünyası için
daha da anlamlıdır. Ekonominin belirsizliğe tahammülü yoktur. İhtilafları
derinleştirme, çözümsüz bir biçimde sürdürme lüksüde yoktur. Hukuki
güvensizlik, hukuki belirsizlik ekonomik belirsizliği doğurur. Bir ülkede hukuk
ne kadar güçlüyse ekonomi o kadar güçlüdür. Hukuk ve ekonomi birbirini
tamamlayan, birbirini destekleyen çok değerli unsurlardır. Hukukun güvence
fonksiyonu bu noktada anlam kazanır. Yatırımların artması anlamında da, o
ülkenin gelişimi anlamında da çok önemli bir anlam oluşturmaktadır.





Sonuçların öngörülebilir bir hukuk düzeni kalkınmanın,
ekonomik refahın, istikrarın temel şartıdır. İş yapma potansiyelini, büyütme
hedefiyle sorun çözme kabiliyetini geliştirme zaruriyeti arasındaki ilişki
gayet açıktır. Ekonomik refahın temeli üretimdir, istihdamdır, ticari
faaliyetlerdir. Hukuk ise bu faaliyetleri kısıtlayan veya kolaylaştıran bir
işlev görevindedir. Ya zorlaştırır, ya kolaylaştırır. Bu ülkede birçok
yatırımın önüne kendisini bakanlar kurulu, yürütmenin yerine koyarak ülkenin
büyük yatırımlarını yargı kararlarıyla nasıl engellendiğini, parti kapatma gibi
sosyal sorunların nasıl derinleştirildiğini yargının kolaylaştıran değil
zorlaştıran, ülkenin gelişimine engel olduğu çok kötü örneklerinde olduğunu
hafızamızı yokladığımızda rahatça hatırlayabiliriz”





HUKUKUN
KOLAYLAŞTIRICI ROLÜ





Gül, “Bizim tercihimiz hukukun kolaylaştırıcı rolü üzerinde
olmalıdır. Hukuk kolaylaştırmalı, zorlaştırmamalıdır. Bu cümleden yola çıkarak
sanayi, üretim ve ticaret çarkının daha hızlı işlemesi temel hedefimizdir.
Hukuk üretim çarkının dönmesini engelleyen değil, o çarkın daha fazla daha
hızlı işlemesi için bir araç olmalıdır.





Tüm çabalarımızı da bu çerçevede TOBB ile birlikte ve
TOBB’un odağında olduğu çok önemli adımlar attık. İş ve yatırım ortamının
birleştirilmesine yönelik çok önemli çalışmalar yaptık. TOBB başkanımız bu
konuda tüm ekibiyle beraber çok önemli bir öncülük yaptı. Adalet Bakanlığı,
ilgili bakanlıklarımız Türkiye’de yerli olsun yabancı olsun bir ülkede hukuki
öngörülebilirlik ne kadar belirginse hukuki güvence ne kadar güçlüyse o ülkede
yatırımların önü açılır. Biz hangi uygulamalar, hangi mevzuat yatırımların önünü
kapatıyor masaya koyduğumuzda geçtiğimiz yıl bir takım düzenlemeler yaptık. Tüm
bu yaptığımız çalışmalar sonrasında dünya bankası raporuna göre ülkemiz 2018
Ekim itibariyle 60’ıncı sıradan 43’üncü sıraya yükseldi. Hükümet ile iş
dünyasının ortaklaşa yaptığı çalışmanın sonucunu ortaya koyduk.





Yakın zamanda iş dünyasıyla yargı çalıştaylarını yapmayı
planlıyoruz. Bu konuda da TOBB’la birlikte planlama yapacağız. Hukuk insan
içindir. İnsana, toplumsal gelişmelere kapalı bir hukuk dogmatik bir hukuku
ortaya koyar. Oysa hukuk yaşayan bir hukuktur, öyle olması gerekir. Bu konuda
da Türk milleti adına karar veren yargı, Türk milletinin sorunlarını, ekonomi
dünyasının sorunlarını, çalışma hayatının sorunlarını bilerek bu konuda
karşılıklı iletişimin elbette çok önemli katkısı olduğunu düşünüyoruz.

Bugüne kadar her türlü
yatırımcıya destek verdik. Arabuluculuk konusunda ki yaklaşımımızda budur.
Çünkü bizim için vakit nakit ifadesi çok doğru bir ifadedir. Özellikle hâlihazırda
ilk derece mahkemelerinde ticari davaların ortalama görülme süresi 541 gündür. Bu
süreye istinat ve kanun yolunu koyduğumuzda bin günü aşmaktadır. Yani ticari
uyuşmazlık olduğunda iki tarafta bir an önce davamız bitsin dediğinde bin günü
aşıyor. Oysa arabuluculuk sisteminde bu bazen birkaç saat, bazen birkaç gün,
bazense birkaç haftada sonuçlanabiliyor. Yine ekonomik olarak ta daha ucuzdur.
Daha önemlisi tarafların süreci yönettiği bir uygulamadır. Sürecin gizliliği de
ticari sırların korunması anlamında çok önemli bir süreç ve düzenlemedir” ifadelerinde
bulundu






http://bit.ly/2VsFetQ • Mehmet Akgün • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok