Header Ads

Hala gerekçe uyduramadılar

Bülent Kuşoğlu •


Geçen hafta YSK kararı ile ilgili
endişelerimi paylaşmıştım. Endişelerim boşuna değilmiş
maalesef; sonuç çok kötü oldu. Kötü derken haklı hukuki bir
nedeninin olmamasını kast ediyorum, yoksa seçimler tabi ki
gerekirse tekrarlanır. Aynı zarfa aynı kişilerin attığı dört
oy pusulasından birinin “Bazı sandık başkan ve sorumluları
kamu görevlisi değil”
gerekçesiyle reddedilmesi, diğer
üçünün ise kabul edilmesi alay konusu oldu.





-Dört rekat namaz kıldım Hocam,
biri abdestim yok gerekçesiyle kabul edilmeyebilir mi?





-Bu 20 liralık banknotun 5 lirası
sahte kalan 15 lirası nasıl geçerli olabiliyor?





-Dördüzlerin üçünü babaları
kabul etmiş birini benden değil diye reddetmiş…





YSK kararı hukuki yönden tam bir
rezalet. Kararın resmi gerekçesini çok merak ediyorum. 31 bin 124
sandığın 225’inde kamu görevlisi olmayan başkanlar görev
yapmış. Hala gerekçe uyduramadılar. Bakalım bu yüksek yargıçlar
ne yazacaklar, bir haftadır yazamadıkları kararlarının
gerekçesine?





Karar hukuki yönden gerçekten skandal
ama ekonomik, siyasi ve toplum psikolojisi yönlerinden de çok
önemli sorunlara yol açtı ve daha da açacak gibi duruyor. Beni
endişelendiren ve kafamı kurcalayan tarafı da bu…





Demokrasilerde ülkeleri kimin
yönettiğinin birinci derece de önemi yoktur. Önemli olan halkın
mümkün olduğunca objektif koşullarda kimi, nasıl seçtiği ve
iktidar değişiminin sorunsuz olmasıdır. Bu karar demokrasimiz
açısından 31 Mart öncesinde olduğundan fazla endişeler
doğurmuştur.
Siyasal İslamcı iktidarın sandık yoluyla
değişime kolay kolay yanaşmayacağının, yani demokrasiyi içine
sindirmediğinin kanıtıdır bu karar.





Tabi, demesi kolay! Bu olgunun siyaset
dünyasında, iç ve dış siyasette o kadar olumsuz karşılıkları
var ki… Toplum güveninin yitmesi, güven zafiyetinin ekonomiye
yansıması, para kaçışının hızlanması, yatırımların
azalması, döviz ve faizlerin yükselmesi, AB gibi avantajlarımızdan
gittikçe uzaklaşmamız, çağdaş batılı bir ülke algımızın
hızla Ortadoğuluya dönmesi…





Aslında ekonomik ve siyasi maliyetler
saymakla, hesaplamakla bitmez ama tüm bunları da bir şekilde
telafi ederiz. Benim endişem tüm bunlar yanı sıra bir az daha
derinde…





Hepimiz, herkes biliyor ki Erdoğan
İstanbul seçimlerini iptal ettirirken asıl hamlesi ve odaklandığı
yer Kürt oyları. İstanbul’daki Kürt oyları bu seçimde
belirleyici olacak. İlk seçimde seçmen hangi adaya oy vermişse
muhtemelen yine o adaya oy verecek. 23 Haziran’daki seçimi
belirlemede diğer birkaç tali unsur yanı sıra en önemli unsur
Kürt seçmenin tercihi olacak. Özellikle 31 Mart Seçiminde sandığa
gitmemiş Kürt seçmen Erdoğan’ın hedefi. Bu seçmenin ne kadarı
radikal HDP seçmeni olduğundan veya ne kadarı muhafazakar Kürt
seçmeni olduğundan sandığa gitmedi bilmiyoruz ama Erdoğan’ın
bu seçmeni ne yapıp edip etkilemeye çalışacağı çok açık.





Kürt seçmenin Erdoğan’ın oyununu
ne derece kabul edeceğini göreceğiz ama İmralı ve Kandil’i
içinde barındıran, mevcut HDP yönetimini dışlayan bu oyun aynı
zamanda dış etkilere de açıktır. Çünkü Kandil ve İmralı’yı
Erdoğan’dan daha çok etkileyecek yer bildiğiniz gibi İngiltere
ve ABD’dir. Yani oyun içinde oyun oynanacaktır. Yani dış
etkilere çok açık, çok hassas bir oyun oynanacaktır. SDG’nin
(YPG/PYD) aktif olarak devrede olduğu ve epey mesafe aldığı bu
dönemde konunun küresel güçlerce kullanılmayacağını düşünmek
saflığın ötesindedir. Bu saflığı iktidar göstermiş ve
Türkiye’yi bu hassas dönemde maalesef oyuna açık hale
getirmiştir.





Çubuk’taki linç girişimi başarısız
kaldı, gazeteci Yavuz Selim Demirağ’ı öldüremediler ama
Türkiye üzerindeki oyunlar oynanmaya devam edecek… Üstelik
oyunları umursamayan bir iktidar var, baksanıza arkalarında ki
asıl gücü araştırmadan saldırganları serbest bırakıyorlar.





Twitter’da takipleştiğimiz bir
kullanıcı var. “Kitaplardan Alıntılar”, “sivriikalemler”
Çok güzel edebi paylaşımlar yapılan bu kullanıcı geçenlerde
1960’larda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde
yatan akıl hastalarının şiirlerini yayınladı. İlkini çok
beğendim ve zamanımıza çok uygun buldum;





TANRIM





Tanrım bana sabır ver





Tahammülüm yok artık





Gözüme bir perde ger





Tahammülüm yok artık





Bu deliler alemi,





Büktü benim belimi





Bu bitmeyen elemi





Tanrım doldur çilemi.




http://bit.ly/2vU1aDN • Bülent Kuşoğlu • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok