Header Ads

Can Bartu’dan anılar

Nuri Kayış • #CanBartu, #FutbolFederasyonu


83 yaşında yaşamını yitiren efsane sporcu Can Bartu’yu Futbol Federasyonu’nun çıkardığı Tam Saha isimli dergiye yıllar önce anlattığı şu ilginç anılarla sonsuzluğa uğurlamak istiyorum:





++
Ben çocukluğumdan itibaren basketbola meraklıydım. Çeşitli takımlarda oynadıktan sonra Fenerbahçe genç takımına transfer oldum. Sonra A takıma alındım. Basketbol milli takımında da defalarca forma giydim. Bir dönem basketbol ve futbolu bir arada sürdürdüm. Öyle ki bir gün öğleden sonra Fenerbahçe futbol takımıyla Mithatpaşa Stadı’nda Beşiktaş maçına çıktım. 2 gol attığım bu maçta Beşiktaş’ı 4-2 yendik. Bu maçın ardından yani aynı gün Spor Sarayı’na gidip Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan basketbol maçında Fenerbahçe forması giydim ve 32 sayı kaydettim.
++
Bizim zamanımızda böyle sahalar yoktu. Sahada bileğimize kadar çamura batıyorduk. O zamanki toplar da iplikle dikildiği için son derece ağırdı. Bir de eskimesin diye yağlanırdı ve iyice ağırlaşırdı. O ağır top yüzüne gelse kaşını aşağı indirirdi. Mithatpaşa Stadı ayrıca çok rüzgarlı olurdu. Gazhane tarafından esen rüzgar ciğerlerimizi adeta deler geçerdi. Formalarımızın içine gazete kağıtları koyup öyle sahaya çıkardık. Sonra Gazhane tarafına da tribün yapılınca rüzgar kesildi.
++
O dönemin futbolcularının bugün oynasalar yüksek tempoya ayak uyduramayacakları söyleniyor. Bu doğru değil. Bir Ali İhsan vardı Beşiktaş’ta. Olağanüstü bir oyuncuydu. Beckenbauer’in iki misli futbolcuydu. Santrhaftı ama nereye koyarsanız oynardı. Müthiş çabuktu. Topu kaleciye verdiği görülmemişti, mutlaka oyuna sokardı. Her çıktığı kafa topunu mutlaka arkadaşına indirirdi. Recep vardı, Kadri vardı, Lefter vardı, Suat vardı, Eşref vardı, Nusret vardı. Mümkün olsa da o zamanki oyuncularla A milli takımını kurup bugünkü çalışmayı yaptırsak, Almanya ile alay ederlerdi vallahi.
++
Bizim dönemimizde futbolda bu kadar fazla para yoktu. Daha amatör bir yapı olduğu için antrenörler daha babacan davranırlardı. Şimdi işin içine para girdiğinden oyuncu antrenörden çekiniyor. Bakın, benim 7 yıl oynadığım İtalya’da oyuncu oyundan atılmaktan da korkar. Çünkü oyundan atıldığınızda cezanız Salı günü açıklanır. Kaç hafta ceza aldıysanız maaş ve priminizin o kadarlık bölümünü kaybedersiniz. Burada da cezanın zamanında açıklanması ve oyuncunun aldığı cezaya göre para kaybetmesi önemli.
++
Juventus 1982’de Platini’yi aldı. Ardından da Zico’yu transfer etti. Federasyon hemen devreye girip “Alamazsınız, çünkü bütçeniz buna müsait değil” dedi. Bunun üzerine daha ucuz diye Boniek’i aldılar ve Zico da Udinese’ye gitti. Üstelik Juventus’un Başkanı da Agnelli. Bırakın Zico’yu, memleketini de beraber alır. Ülkemizde de böyle bir denetimin getirilmesi ve kulüplerin bütçelerine göre transfer yapabilmesi lâzım.
++
Amigo olarak bir tek Karıncaezmez Şevki vardı. Dünya beyefendisi bir adamdı. Deniz tarafındaki Galatasaray tribününde bayrağını açar, takımı alkışlatırdı. Arabasının altında sarı-kırmızılı çiçekler vardı, onları sulardı. O dönemde bir de şu vardı. Mesela Fenerbahçe, Kasımpaşa ile oynuyor, 30 bin seyircinin 7-8 bini Galatasaraylı. Lefter’le Can’ı seyretmeye geliyorlardı. Fenerlilerin 7-8 bini de Metin Oktay’la Kadri’yi görmek için Galatasaray maçına gidiyordu. Tribünde de yan yana oturuyorlardı. Ama ortaya rant çıkınca böyle taraftar birlikleri de oluşuyor.
++
Türkiye’de genç takımlara önem verilmiyor. Bu konuda şöyle bir örnek vereyim.70’li yılların başında Ajax, Bayern Münih’i 4-0 yenince Bayern’in başkanına “Böyle bir fark olur mu?” diye sordular. Adam, “Evet olur. Bizim 12, Ajax’ın 32 tane genç takımı var. Aradaki fark budur” cevabını verdi.




http://bit.ly/2IyNxBv • Nuri Kayış • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok