Header Ads

Ucuz Üretimle Ucuz Tüketim

Mehmet Akgün • #ErgünKılıç, #Tüketim, #Üretim


Kılıç, “Ekonomiyi halının
altına süpürerek, erteleyerek, öteleyerek hiç bir yere varamayız. Bir an önce
ne yapmamız gerektiği konusunda herkesin bir sorumluluk alması gerek. Sadece
tüketiciler üzerine sorumluluk bırakılarak bu iş çözülemez. Ucuz üretim
yapılmalı ki ucuz tüketim yapılabilsin” dedi.





Yerel seçimlerin üzerinden bir ay geçti. Seçim öncesini ve ardından geçen süreyi düşünürsek 3- 4 aylık bir süreçte gündem seçim üzerine yoğunlaştı. Ancak bu süreçte sebze ve meyve fiyatlarında herhangi bir gerileme olmadı. Ucuz üretim yapılmalı ki ucuz tüketim yapılabilsin.





Geçici bir çözüm olarak ortaya konulan tanzim satış
noktaları da fiyatların artışının önüne geçemedi. Seçimden sonra dolarda da
artış gözlemlenirken, ekonominin hala gündemde yeteri kadar yer almadığını
görüyoruz.





Tüketici Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ergün
Kılıç ile ekonomiyi ve neler yapılması gerektiğini konuştuk. Kılıç, sağlıklı ve
ucuz, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir üretim sisteminin,
zincirinin kurulması gerektiğini düşünüyor.





Uyarılarda bulunan Kılıç, “Son zamanlarda asıl gündem
maddesi olması gereken ekonominin ne yazık ki seçim gündeminin gerisinde kaldı
ve hayat her geçen gün pahalanıyor. Ciddi önlemler alınmazsa sorunlar
artacak” diyor.





– Uzun bir süre seçim gündemde kaldı peki bu süreçte ekonomi ne durumda?





Ergün Kılıç: Seçimin gündemden çıkması, bir an evvel asıl sorun olan ekonominin gündeme alınması gerekiyor. Özellikle sebze enflasyonunu değerlendirmek gerekirse, ciddi bir üretim sorunu yaşandığı görülüyor. Hükümet seçim öncesi bir takım önlemler almışsa da bu önlemlerin kalıcı bir çözüm olmadığı ortada. Hükümetin almış olduğu karar üretimin artması ve fiyatların düşmesi değil üretimin aynı kalarak, maliyetlerinin devlet tarafından yani ‘satın almayanlar’ tarafından karşılanmasını içeren bir yöntemdi.





Bu yöntemle tanzim satış noktaları kurularak geçici bir
çözüme gidilmişti hatırlayacağınız gibi. Birçok büyük ilin yerel seçimlerde
kaybedilmesiyle de bu tanzim satışlara son verildi. Tüketici Hakları Derneği
olarak bizim yapmış olduğumuz araştırmada 2018 Mart ayı ile 2019 Mart ayı arasındaki
sebze fiyatlarının artışının yüzde 102 olduğu TÜİK verilerinden anlaşılıyor.
Aynı zamanda çalışanların ve emeklilerin giderlerinin maaşlarının beş katı
arttığı yine TÜİK verilerinden elde ettiğimiz istatistikler arasında.





– Neler yapılması gerekiyor?





Kılıç: Hükümetin ciddi tedbirler alması gerekiyor. Artık planlı ve programlı bir üretim modeline geçilmesi şart oldu. Türkiye’deki tarımsal verilerde ciddi anlamda bir düşüş olduğunu gözler önüne seriliyor. Eğer ciddi tedbirler alınmazsa önümüzde ciddi bir kriz olacak. Bunun faturası da üreticiye ve tüketiciye mal olacak gibi. Plansız üretim yüzünden bir yıl az olan ürün diğer yıl çok üretiliyor ve üretici zarar ediyordu. Bu yıl da üretimi az olan ürünlerin seneye kontrollü ve planlı üretilmesi üzerine çalışma yapılmazsa önümüzdeki yılda aynı şekilde üreticiyi ve tüketiciyi sorunlar bekleyecektir. Burada hükümet ciddi önlemler almak durumunda.





Yerel yönetimler burada devreye girmek durumunda.
Yönetimlerin desteği ürün bazında değil daha çok yaşam bazında yapması lazım.
Hayvancılık yaparsanız şu kadar destek veririm veya şu ürünü ekerseniz bu kadar
destek veririm demek yerine; siz kırsal kesimde yani üretim bölgelerinde
yaşarsanız ve üretim yaparsanız size belirli bir maaş veririm şeklinde bir
yönlendirmeyle üretimin artırılması ve bu üretimin kontrollü-planlı yapılması
sağlanarak her yıl yaşanan az ürün, çok ürün veya ihraç fazlası sorunu
yaşanmadan kırsalın kalkınması ve desteklenmesi yönünde bir öneri sunuyoruz.






Seçimlerin üzerinden yaklaşık bir ay geçti ancak hala ekonominin durumu medyada
yer almadı. Sizce ekonomi medyaya yansımalı mı?





Kılıç: Ortada yokluk ve yoksullukla ilgili, özellikle
Kaymakamlıkta yoksullara verilen yardımların sayısının milyonları aşması zaten
ekonominin bir göstergesidir. Bu mutlaka konuşulmalıdır. Ekonomiyi halının altına süpürerek, erteleyerek,
öteleyerek hiç bir yere varamayız.





Bir an önce ne yapmamız gerektiği konusunda herkesin bir
sorumluluk alması gerekir. Sadece tüketiciler üzerine sorumluluk bırakılarak bu
iş çözülemez. Tüketiciler bırakın kendi parasını kendi ihtiyaçlarına
harcamasını artık yapılan yollara müşteri garanti verilmesi, havaalanlarına
garanti verilmesi ve buna benzer birçok alandaki yap işlet devret modellerine
garanti verilmesi, bu garantilerin karşılanamamasıyla birlikte de devletin kasasından
karşılanmasıyla ciddi anlamda bir açık yaratılıyor.





Bu açığın önlenmesi için öncelikle bu modellerin gözden
geçirilmesi gerekir. Yap işlet devret modeliyle değil devlet kendi imkanlarıyla
kimseye hibe etmeden o alanları kendi vatandaşının lehine döndürmelidir.





Bunu yapmadığı takdirde siz yemediğiniz sebzenin parasını
bile yoksul insanlara ödettiniz. Çünkü maliyetin altında sattığınız zaman
devletin bu ücretler devletin kasasından gidiyor. Peki devletin kasası nereden
doluyor? Tüketicilerden alınan dolaylı vergilerden doluyor.





Dolaysız vergilerin oranı baktığınız zaman çok cüzi bir
miktarda kalıyor. Yüzde 70- 80 oranında ki vergiler yine tüketicilerden
alınıyor. Örneğin benzinlikler sanki maliyenin kasası gibi gittiğinizde
otomatikman ödediğiniz para KDV olarak ortada. Onun dışında temel gıdadan
tutun, evinizde kullandığınız elektrikten alınan yüzde 18 KDV ve buna benzer diğer
vergileri de düşündüğünüz zaman zaten bu paralar dar gelirli, hatta işsiz ve
zorunlu olarak elektrik kullanmakta olan tüketiciler üzerinden de karşılanıyor.





Üretici hallerinde 5 liraya çıkan bir ürün, tanzim satış
noktalarında 3 buçuk liraya satılıyor demek arada ki 1 buçuk liralık farkı kim
karşılıyor sorusunu ortaya koyuyor. Bunu üretici karşılamadı, aracılar
karşılamadı. Bu ürünleri belediye araçlarıyla getiren belediye karşıladı. Peki,
belediyenin yani devletin kasasını kim dolduruyor. Cevap basit tüketiciler.
Dolaylı vergiler bütün yoksullarda dahil olmak üzere gelir üzerinden değil
harcama üzerinden alınıyor. Herkes harcarken oradaki 1 buçuk liralık fark için
ekstra para veriyor demektir. Bunun adaleti nerede kalıyor?





Bu tür siyasal bir anlayışın bu ülkenin kalkınmasına
herhangi bir faydası olmaz. Biraz önce ifade ettiğim gibi eğer geleceği
planlarsanız düzeltebilirsiniz. Çünkü sebze, meyve plan program işidir. Bu yıl
olmayanı planlar seneye fazla üretirsiniz bu sorunu ortadan kaldırırsınız.
Ancak bunu yaparken eğer siz iç piyasada ki üretimin ne kadar olduğunu, dış
piyasaya ihraç edeceğiniz ürünün ne kadar olduğunu planlamadan, nasıl bir verim
alacağınızı planlayamazsanız o zaman aşırı bir üretim ortaya çıkar. Aşırı
üretimde bu ürünlerin çöpe atılması demektir.





Çöpe attığınız zaman yabancı ülkelerden ithal ettiğiniz
tohumları, gübreyi, mazotu bütün bunları zincirleme olarak düşündüğümüz zaman
dışa bağımlılığı da ortaya koymuş oluyoruz.  Mutlaka tarımsal planlamayı yapmak
durumundayız.






Geleceğe yönelik planlardan bahsettik. Peki, kısa vadede ne gibi çözümler
yapılabilir?





Kılıç: Öncelikle üretimden, tüketime bir zincirin ivedilikle
kurulması gerekiyor. Üretim kooperatifleri ve tüketim kooperatifleri. Devlet
burada rekabetin içerisinde olmamalı. Devlet regüle edilebilecek işlerin içinde
olabilir ama böyle spesifik konularda devlet bu işlerin içine girmemelidir diye
düşünüyorum. Eğer girerse böylece serbest piyasa mantığının dışına çıkmış olur.
Burada üretici kooperatiflerini destekleyerek oradaki kaynakların etkin ve
verimli kullanılması sağlanmalıdır. Paketlemeden tutun, dayanıklılığı artırıcı
ve satış noktalarına nakledilme organizasyonunu yaparsanız maliyetin düşmesini
sağlarsınız.





Eğer tüketici örgütleriyle hareket edip, tüketim
kooperatiflerini kurdurursanız o zaman piyasada aşırı oynayan sermayenin
hakimlerine karşıda bir hareket geliştirmiş olursunuz. Gerçeklik ortaya çıkar.
Herkes ne kadar kar edeceğini, nasıl bir hareket geliştireceğini de orada
görür.





– Son
olarak ne eklemek istersiniz?





Kılıç: Her şeyden önce tarımla ilgili, tarımsal kitlenin
tekrardan kurulması çok önemli. Türkiye’de üretilen ürünlerin ithal edilmemesi
gerekiyor. Yerli üretimde mutlaka bizim ülkemizin endemik yapısını, tohumlarını
korunması açısından yerlilerinin kullanılması gerekiyor. Küçük çiftçiler
mutlaka korunmalı. Tüketim ve üretim aşamasında kooperatifçilik mutlaka
devletin önceliği olmak zorunda.





Yanlış tarım politikalarından vazgeçilmelidir. Kırsal
kalkınma içerisinde doğru tarım ve gıda politikaları uygulama noktasında teknik
olan mimar ve mühendislerin buralarda çalıştırılması gerekiyor. Sağlıklı ve
ucuz, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak bir üretim sisteminin,
zincirinin kurulması tüketiciler olarak bizim beklentimiz.




http://bit.ly/2Ko0Oi3 • Mehmet Akgün • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok