Header Ads

Ressam Balaban şair Baba’sına kavuştu…

Sabri Arpaç •


İbrahim,
Balaban’ın 1949 yılında yaptığı bahar tablosu için Nazım’ın
yazdığı şiiri…





İşte
seyreyle gözüm,

hünerini
Balaban’ın.

İşte
şafak vakti, Mayıs

ayındayız.
İşte
aydınlık:

akıllı,
cesur,

taze,
diri, insafsız.

İşte
bulut:

Kaymak
gibi lüle lüle.





Ressam
İbrahim Balabanı kaybettik. O Şair Baba’sına kavuştu. 98
yaşındaydı. 1921 Bursa Osmangazi Seçköz köyünde doğmuştu.
Nazım Hikmet’in hapishanede yetiştirdiği devrimci ressamdı.
Hapishaneye 16 yaşında çocukken girmişti. Hint keneviri
yetiştirme suçundan dolayı 6 ay hapis 16 bin lira para cezasına
çarptırıldı. Cezayı yatmak kolay da para bulmak zordu. 6 ay
hapisten başka 16 bin lira için 3 yıl daha hapis yattı. Husumet
suçundan hapiste bıçaklı saldırıya uğradı. Cezaevinden
çıktıktan sonra evlendiği gün düğününü basan hasmını
öldürdü. Yeniden girdiği Bursa Cezaevinde Nazım Hikmet’le
tanıştı. 1937’den 1950 yılına kadar hapis yattı.





RESİM
YETENEĞİ NAZIM’LA ORTAYA ÇIKTI





Cezaevindeyken
önce babası Hasan Çavuş cinayete kurban gitti. Sonra doğumda
karısını kaybetti. Bu acılarla cezasını çekiyordu.





Derken
Nâzım Hikmet ile tanıştı. Onun desteği ve ilgisi sayesinde
resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. Nâzım Hikmet, Orhan
Kemal’i hikâyeci, Balaban’ı ise ressam olarak yetiştirdi.





Orhan
Kemal yazdığı şiirleri Nazım’a göstererek övgü beklerken,
Nazım şiirleri okumadan cart cart yırtıp attı. Orhan Kemal’e
‘’Sen Türkiye’nin en büyük hikaye ve roman yazarı
olacaksın’’ Dedi. Orhan Kemal büyük romancı oldu.





İbrahim
Balaban cezaevinde resmin yanı sıra Nazım’dan felsefe,
sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi. Bu
bilgileri Nazım’la hapishane voltalarında öğrendi.





Nazımla
yedi yıl süren hapis hayatını daha sonra yazdığı ‘’Şair
Baba ve Damdakiler’’ adlı kitabında anlattı.





Nâzım
da onun “Bahar” adlı tablosundan etkilenerek “İbrahim
Balaban’ın Bahar Tablosu Üstüne” adlı şiiri yazdı.
Balaban’ın “Mapushane Kapısı” ve “Harman’’ tabloları
için de birer şiir yazdı.





Bir
köylü çocuğunun hapishaneden geçen serüveni onu dünyaca ünlü
bir ressam yapabiliyor.





Kendisi
gibi oğlu Hasan Nazım Balaban da ressamdır.





RESİM
SERGİLERİ






İbrahim
Balaban
1950
yılında Demokrat Parti’nin çıkarttığı Af Yasası ile
özgürlüğüne kavuşuyor. Hapislik nedeniyle yapamadığı
askerliğini yağmak için başvuruda bulunuyor ve askere gidiyor.






İlk
sergisini 1953 yılında Fransız Kültür Merkezi’nde açıyor.
Sergiye ellinin üzerinde tablo ile katıldı. Sanatının alt yapısı
için Anadolu açık hava müzesini geziyor. Hitit kabartmalarını,
bereket tanrılarını, Anadolu’nun coğrafyasını ve insanını,
kültürünü tanıyarak sanatının harcına karmak için dolaşıyor.






Balaban’ın
sanatının gelişimini en iyi edebiyat eleştirmeni Alpay
Kabacalı’dan alıntı yaparak devam edelim: ‘’…1959.
Sonradan sanatını dönemlere ayırıyor. “Birinci Dönem”,
“İkinci Dönem” gibi… Ya da “Nakışsı Dönem”,
“Oyuncaksı Dönem” vb…






Son
yıllarda belirli temalar üzerinde çalışıyor Balaban. “Erenler-
Evliyalar”, “Bereket Anaları” konulu sergiler açtı. Şimdi
de “Geçmişimizin Masala Duruşu” nu işliyor. Geleceğe yönelik
tasarıları da var: Bundan sonra “Yaşama Kavgası”nı,
“İnsanların Yarışı”nı, “Hayvanların Tokuşu” nu çizip
boyayacak.’’

(Alpay Kabacalı,

Cumhuriyet Gazetesi, 31 Temmuz 1989). 






Son
olarak kendisi sanatının geldiği noktayı şöyle açıklıyor: ‘’
Dış ülkelere gittim, benim ayarımda ressam yok. Çünkü aynı
inançla, aynı öfkeyle, aynı bilgiyle yapmıyorlar. Etimden
budumdan, kanımdan getirerek, bir nevi kanımla işler gibi
işliyorum bu tabloları. Üç ana bilimin üstüne oturttum,
yürütüyorum ben bu sanatı.’’






Işıklar
içinde uyu Şair Baba’nın Usta Ressamı…




http://bit.ly/2MG2Go7 • Sabri Arpaç • Sonsöz Gazetesi • Son Dakika • Güncel Haberler • Ankara Yerel Gazete

Hiç yorum yok