Header Ads

Korsan kurullar ve korsan kuralların sonu mu?(1)

Önceki iki yazımda, YÖK Sisteminin kendi içinde bile, hukuk ve hatta yasa devleti kurallarına aykırı oluşumu ve uygulamalarını kanıtlamaya çalışmıştım. 1982’den bu yana süren bu aykırılıkların giderilmesinin kaçınılmazlığı, ancak AYM Kararı ile ve bunu daha güçlendiren idari mahkeme ve Danıştay kararları ile ortaya çıkmıştır. 34 yıldır gerek YÖK’nun ve gerekse TBMM’nin görmezlikten geldiği düzenleme, hukuk devletinin olmasa bile, yasa devleti için kaçınılmaz adımdır.

21.03.2016 günlü Bakanlar Kurulu tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulmasına karar verilen “Tebligat Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın asıl amacı; 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası’nın, AYM ‘nin 14.01.2015 günlü, E.2014/100, K.2015/6 sayılı kararı ile iptal edilen 53/b fıkrasının ikinci cümlesinin neden olduğu boşluğu gidermektir.

AYM Kararı, 1982’den bu yana süregelen 33 yıllık bir hukuksuzluğu ortadan kaldırarak, YÖK’nun zorbalıkla uyguladığı “hangi fiillere, hangi disiplin cezasının uygulanacağı, sayılan kişileri disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin yetkileri “ nin Yönetmelikle belirlenmesini yetki gaspı olarak mahkum etmiştir.

Hükümet bu Tasarı ile, bu boşluğu doldurmanın yanı sıra, akademiya dünyasını ve yükseköğretim alanındaki çalışanları, baskılamak ve sindirmek, boyun eğdirmek, biat ettirmek fırsatı olarak kullanmak istemektedir.

Tasarının Genel Gerekçesinde 53 üncü maddedeki düzenlemenin amacı; “yükseköğretim personeline uygulanan disiplin suç ve cezaları, disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar, disiplin soruşturmasının temel ilkeleri, savunma hakkı, görevden uzaklaştırma ve itiraz başta olmak üzere, disiplin işlemleri düzenleme altına alınmıştır” biçiminde ortaya konulmaktadır.

12 Eylül Faşist Darbenin baş hedeflerinden birisi de, yükseköğretim kurumlarının emir-komuta sistemine sokulması olmuştur. 1981’den bu yana geçen 35 yıllık bir “yasa” özelliğini taşıyan 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası, tüm siyasal partiler ve bu arada 2002’den bu yana yürütme erkini elinde tutan AKP tarafından “değiştirilmesi, tarihin çöplüğüne atılması gereken” yasaların ön sıralarında yer alırken, günümüze kadar egemenliğini sürdürme ve yeni baskılama araçları ile güçlendirilen bir yasa özelliğini taşımaktadır.

Anayasa, yasa ve yüksek yargı kararlarına göre yasa ile düzenlenmesi gereken bir alan olan “yükseköğretim kurumları yönetici, öğretim elemanı ve memurları disiplin suç ve cezaları ile disiplin işlemleri alanı”nın, AYM’nin 14.01.2015 günlü kararı ile, 34 yıllık zorbalıktan ve keyfiliğinden kurtarılmasının fırsata dönüştürülerek, akademiya dünyasının özgürleştirilmesi, yönetime ve denetime katılımın özendirilmesi, bilimsel alanın serbestleştirilmesi umulur ve beklenirken, önümüze getirilen bu yasa tasarısı ile, tam tersine, varolan soluklanma alanlarının da tümü ile ortadan kaldırıldığı gerçeği ile yüz yüzeyiz.

Akademiya dünyasının “suç üretim merkezi” olarak algılanması ve bu merkezin “baskılanması” gereğinin kanıtını oluşturan düzenleme, 21.08.1982’den bu yana yürürlükte tutulan ve AYM, Danıştay ve İdare Mahkemeleri kararlarının bunu “yasa dışı/hukuk dışı” olarak ilan etmesi ortada iken sürdürülen “Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği”nde görülmektedir.

1999 ve 2014’de iki kez kimi maddeleri değiştirilen, kaldırılan DY’nde, Yönetmeliğin baskılamak istediği akademiya dünyasının işleyebileceği suç sayısı “65”, akademiya çalışanlarına uygulanacak ceza sayısı, adli suç ve cezaları bir yana bırakırsak, “5” olarak yer alırken, yasa ile getirilmek istenilen suç adedi “70”, ceza sayısı ise “6” ya çıkartılmış bulunmaktadır.

Gönderme yapılan ve göz önüne alınması önerilen DMY (657)’de yaptırıma konu kılınan suç sayısı 53, ceza sayısı ise 5’dir. Baskılama ve sindirme iştahının gemi azıya almasını, yalnızca suç ve ceza sayısı ile açıklama yetersiz kalır. Bunun belirginleşmesini disiplin amir ve kurulları ile disiplin işlemlerindeki kimi düzenlemelerde görebilmemiz mümkündür.



Korsan kurullar ve korsan kuralların sonu mu?(1)

Hiç yorum yok